BAKIRKÖY NÖBETÇİ SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE
DOSYA NO :
TUTUKLAMAYA İTİRAZ
EDEN ŞÜPHELİ :
TUTUKLAMA TARİHİ :
D.KONUSU : Tutuklama kararına itiraz dilekçesidir.
AÇIKLAMALAR :
Mahkemeniz nezdinde yukarıda esas numarası soruşturma müdafisi bulunduğumuz şüpheli … hakkında Taksirle öldürme suç hükümleri maddeleri uyarınca tutukluluk kararı verilmiş olup verilen bu karar usule ve hukuka aykırıdır.
Bilindiği üzere tutuklama kararının iki temel amacı vardır:
Delillerin korunmasını sağlamak: Şüpheli veya sanığın davranışları; tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapma girişiminde bulunma hususunda kuvvetli şüphe oluşturuyorsa, delilleri korumak amacıyla tutuklama kararı verilebilir. Ceza muhakemesinde, belge, beyan ve belirti olmak üzere üç çeşit delil vardır. Şüpheli veya sanığın, herhangi bir delili karartma, yok etme, vasfını değiştirme vb. gibi bir girişimde bulunabileceği somut davranışlarından anlaşılıyorsa tutuklama kararı verilmesi mümkündür.
Şüpheli veya sanığın kaçmasını önlemek: Şüpheli veya sanığın davranışlarında, kaçma hususunda somut olgulara dayanan kuvvetli suç şüphesi varsa, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. Hemen özellikle belirtelim ki, kaçma şüphesi somut olgulara dayanmalıdır. Somut olgulara dayanmadan kişinin kaçacağı yönünde sübjektif değerlendirmeler tutuklama nedeni olarak kabul edilemez.
Bu hususların karşılanması gerekmektedir. Ayrıca Mahkemenin bu hususların sağlaması durumunda dahi suç işlenmesi durumunda alınacak cezanın şüpheli ya da sanığın toplamda alabileceği cezasının yatarının hesaplanarak sonradan mağduriyetine sebep olacak bir cezaya dönüşmemelidir. Yani örneğin toplamda 2 yıl ceza hükmedilen bir dosyada şüpheliye kuvvetli suç şüphesi yahut delillerin karartılması ihtimali olsa bile tutukluluk kararı verilmemelidir. Çünkü normalde mahkumiyet ceza alması ihtimalinde bile ceza evinde yatarı olmayan bir mahkuma tutukluluk kararıyla cezaevinde biraz yatsın mantığı ve sonrada o pardon sen fazladan yattın demek adalet sistemine yakışmaz. Bu hususların da göz önünde bulunarak tutukluluğun değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
Ayrıca müvekkilim daha önce ne kasıtlı ne de taksirli tek bir suça karışmışlığı da bulunmamaktadır. Bu şekilden de değerlendirildiğinde iyi hal indirimin de olacağı açıktır. Burada mahkemenin özellikle potansiyel cezasının iyi hal indirimin ve asli kusurun karşı tarafta olması hasebiyle en alt sınırdan cezalandırılması gerekçelerinin birlikte değerlendirilmesi de hesaplanarak düşecek olan cezada yatarının hesaplanması ve bu yatar miktarından çok tutukluluk olması durumunda müvekkilin hakkına girileceği ikince kez müvekkilimizin mağdur olacağı ve adaletsizliğe neden olacağını gözeterek karar vermesi hakimliğinizden özellikle istirhamımızdır.
Müvekkile isnat olunan suç Taksirle Öldürme suçudur. Gelinen aşamada müvekkil üzerine atılı suçu icra ettiğine dair ikrarda bulunmuş ve 08.12.2018 tarihli duruşmada dosyaya ilişkin bildiği her şeyi anlatmış ve dosyanın aydınlatılmasına ilişkin ifade ettiği hususlar önem teşkil etmiştir. Bu doğrultuda sanığın etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanacağı aşikârdır. Takdir edileceği üzere etkin pişmanlık 5237 sayılı TCK kapsamında genel hüküm olarak değil yalnızca kendisi için öngörülen suçlar bakımından uygulanacak bir kurum olarak düzenlenmiştir. Bu bağlamda Sanık beyanında kusurlu olmadığını kusurun büyük çoğunluğunu vefat eden mağdurlarda olduğunu gerek kaza raporları açıkça göstermektedir. Dosyada çelişkili beyanlar olmamakla tamamen samimi ve tutarlı beyanlar bulunmaktadır. Bu bağlamda verilecek cezanın etkin pişmanlık hükümleri göz önünde bulundurularak lehe olarak uygulanması ve indirime gidilerek tayin edilmesi gerekmektedir. İddia makamı vermiş olduğu mütalaada bu hususu göz ardı etmiştir. Bilineceği üzere ceza muhakemesinde sanık ya da şüpheli bakımından aleyhe olan delillerin göz önünde bulundurulacağı gibi lehe olan hususlar da göz önünde bulundurulmalıdır.
Ayrıca dosya kapsamındaki olay dâhilinde diğer tanık vs kişilerin ifadeleri de bunu doğrular niteliktedir. Tekrar ifade etmek gerekirse müvekkil beyanları yargılamanın seyri açısından önem arz edecek hususlarda bilgi aktarımında bulunmuştur. Bu doğrultuda iddia makamının vermiş olduğu mütalaada yalnızca ilgili suçun sübuta erdiğine ilişkin kanaatine dayanarak müvekkilin ilgili kanun maddeleri uyarınca cezalandırılmasını talep etmesi ve lehe olarak uygulanması gerek iyi hal gerek asli kusurun karşı tarafta gerekse etkin pişmanlık hükümlerini göz ardı etmesi yerinde olmamıştır. Ancak sayın mahkemeniz müvekkil hakkında hüküm kurarken bu hususu göz önünde bulunduracaktır. Her ne kadar aleyhe olarak toplanmış başkaca deliller dosya içerisinde mevcut olsa da müvekkil suçu icra ettiğine ilişkin ikrarda bulunmuş ve toplanan diğer delillerle beraber yargılamanın hızlanmasına sebebiyet vermiş bu şekilde dosya kapsamında diğer rapor ve tanık vs ifadeleri ile beraber değerlendirildiğinde müvekkilin kaçma vs şüphesi olmadığı açıktır. TUTUKLAMA VE TUTUKLULUĞUN DEVAMINA İLİŞKİN KARARLAR AÇIK VE GEREKÇELİ OLARAK YAZILMALIDIR.
TUTUKLAMA KOŞULLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ [ CMK md. 100]
1. Uzun süren soruşturma neticesinde aleyhime somut hiçbir delile ulaşılamadığı kanaatindeyim. Müvekkilin söz konusu olayla hiçbir ilgisi yoktur.
2. Müvekkilin açık kimliği bellidir. Kim olduğumu rahatlıkla ispat edebilmekteyim. Kimliğim konusunda şüphe yoktur.
3. Şahsım sabit ikametgah sahibidir, kaçma şüphesi bulunmamaktadır. CMK md.100/2-a da belirtilen şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olgular bulunması kriteri şüpheli olan şahsım açısından bulunmamaktadır.
4. Şahsımın, tutukluluğunun devam etmesi halinde mesleki faaliyetim son bulacak,hem kendim hem de maddi destekte bulunduğum ailem mağdur olacaktır.
5. Mevcut durumda delillerin yok edilmesi, karartılması, değiştirilmesi ya da gizlenmesi söz konusu değildir. Çünkü suç konusu olaya ilişkin tüm deliller adli makamlara intikal etmiştir. CMK m.100/2-b de tutuklama koşulu olarak belirtilen şüpheli veya sanığın davranışları,
. Delileri yok etme, gizleme veya değiştirme,
. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma
hususlarında kuvvetli şüphe oluşturma şartları dosyamda söz konusu değildir.
6. Sabıkasız olan şahsım hakkında yargılama sonunda mahkumiyet kararı verilse bile İSNAD EDİLEN SUÇUN VASFININ DEĞİŞMESİ İHTİMALİ ÇOK YÜKSEKTİR. Yargılamanın muhtemel sonuçlarını göz önüne aldığımızda tutukluluk hali çok ağır bir tedbirdir. Tutuklama şahsım açısından bir tedbir olmaktan çok etkili bir cezaya dönüşecektir.
7. Kişinin Özgürlük ve Güvenlik hakkı hem anayasa (m.19) hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nce (m.5) teminat altına alınan temel haklardandır. Tutuklama işlemleri bir tedbir niteliğindedir,t utuklama koşulları yok ise tutuklama şüpheliye verilen bir ceza olarak kabul edilmektedir.
Nitekim CMK md .100, işin önemi,verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde tutuklama kararı verilmez hükmünü taşımaktadır. Şahsım bakımından CMK m.100’de aranan koşuların oluşmuş değildir.
Tüm bu nedenlerle, şahsım hakkındaki tutuklama kararının kaldırılması kararı verilmesi talebinde bulunma zarureti olmuştur.
SONUÇ VE TALEP :
Yukarıda açıkladığımız nedenlerle,tutuklama kararının kaldırılarak şahsımın İVEDİLİKLE TAHLİYESİNE, bihakkın tahliyesi mümkün olmadığı taktirde CMK m.109 gereği ADLİ KONTROL HÜKÜMLERİNDEN bir veya birden fazla yükümlülüğe (AYNİ VEYA KİŞİSEL GÜVENCE dahil olmak üzere) tabi tutulmasına karar verilerek SERBEST BIRAKILMASINA karar verilmesini arz ve talep ederiz.
ŞÜPHELİ
Comments