Ünlü düşünür Wilhelm Stekel’in de söylediği gini bu hayatta iyiliğe ya da kötülüğe dair öğrendiğimiz her şeyi olmasa bile çoğu şeyi ilk olarak ailemizden öğreniriz. Toplumun en küçük ve temel yapı taşı olan aile, insan hayatının en büyük şansı veya şanssızlığıdır.
Elbette hiçbir çift boşanmak için evlenmez. Bu sebeple de evlenirken hiç kimse sevdiği, aşık olduğu, hayatını birleştirmek için evlendiği kişi ile daha sonra sorunlar yaşayacağını hiç düşünmez hatta çoğu zaman buna ihtimal dahi vermez. Ancak durum boşanma ihtimalinin ortaya çıkmasıyla hatta boşanma kelimesinin ilk kez telaffuz edilmesiyle birlikte tamamen değişir.
Şüphesiz ki, insan yalnızca kendisini aldatabilir, yalnızca kendisini kandırabilir, yalnızca kendisini küçük düşürür. Ancak aldatma vakıasıyla birlikte aldatılan eşin haklarını savunmak ve boşanabilmesini sağlamak da pek tabii ki biz avukatların görevidir. Bu sebeple bu yazımızda aldatma yani Türk Medeni Kanunu’nda bahsedildiği şekliyle zina nedeniyle boşanma şartlarını anlatarak söz konusu hususu yalın ve sade bir biçimde müvekkillerimize açıklamaya çalışacağız.
Öncelikle belirmek gereklidir ki; Zina sebebi ile boşanma hali Türk Hukukunda mutlak boşanma sebebi olarak kabul edilen en çok karşılan boşanma sebeplerinden birisidir. Boşanmaya sebeplerine dair kurallar Türk Medeni Kanununun 161-166. md.’leri arasında düzenlenmiştir. Evlenen çiftler birlikte evlilik birliği denilen hukuki bir kurumu oluşturur. Evlilik birliğinin çeşitli hukuki sonuçları Türk Medeni Kanununda düzenlemiş olup 185/3. md. de düzenlenen eşlerin birbirlerine karşı sadakat yükümlülüğü de bunlardan birisidir.
Zina nedenine dayalı olarak görülen boşanma davalarında davanın boşanmayla sonuçlanması için bir takım zaruri şartlar vardır. Bu şartlara uygun olmayan davaların boşanmayla sonuçlanması yasal olarak mümkün değildir.
Eşler evli veya boşanma davası devam ediyor olmalıdır.
Zina nedeniyle boşanma davası eşlerin evlilik içerisindeki sadakat yükümlülüklerine aykırı davranmalarını temel alan bir davadır. Sadakat yükümlülüğü evlilik ile birlikte doğar ve boşanma ile sonlanır. Bu bakımdan nişanlılık evresinde gerçekleşmiş bir zina vakıası veya boşandıktan sonra gerçekleşmiş zina vakıası bu davanın konusu olamaz.
Cinsel ilişkide bulunulması gerekmektedir.
Zina olgusunun gerçekleşmesi için eşlerden birinin fiili olarak bir başkasıyla cinsel ilişkide bulunması gereklidir. Cinsel ilişki boyutuna varmayan davranışlar zina nedeniyle boşanma davası açmaya uygun değildir.
Zina seviyesine ulaşmayan davranışlar, güven sarsıcı hareket olarak isimlendirdiğimiz evliliğin temelden sarsılması nedenine dayanan bir boşanma sebebi olabilirse de zina nedeniyle boşanma davasının şartlarını sağlamamaktadır.
Zinanın iradi olması zorunludur.
Başka bir kişiyle cinsel münasebet yaşayan eşin kasten ve iradi şekilde hareket etmesi gereklidir. Korku, baskı ve tehdit altında hareket etmeye zorlanan, tecavüz suçunun mağduru olan, uyuşturucu veya uyarıcı maddeler ile etki altına alınan veya baygın halde bir cinsel ilişkiye zorlanan kişilerin kasten hareket ettiğinden söz etmek mümkün değildir.
Böyle bir muameleye maruz kalarak cinsel ilişkide bulunan eş her ne kadar manevi değerlere ve namus kavramına gölge düşürse de kusuru ve kastı olmaması nedeniyle zina nedeniyle boşanma davasına konu olamaz.
Zinanın affedilmemiş olması gereklidir.
Zina olgusu meydana geldikten sonra eşiyle bir araya gelen, barışan, yeni çocuk yapan kişi zinayı affetmiş sayılır. Affedilen konuların mahkemede boşanma sebebi yapılması kanunlarımızda yasaklanmıştır. Affedilen zina olgusuna dayalı olarak boşanma davası görülmesi yasal olarak mümkün değildir.
Zina (Aldatma) Davası Nasıl İspat Edilir?
Zina nedeniyle boşanma davasında, zina (aldatma) olgusu mahkeme önünde her türlü delille ispat edilebilir. Zina denilince cinsel birleşmenin gerçekleşmesi anlaşılır ve el ele tutuşma, sarılma gibi fiiller zina olarak değerlendirilemez. Bu nedenle zinanın ispatı oldukça güçtür. Ancak zina olgusunun suç üstü şekilde ispatlanmak zorunluluğu olmayıp her türlü yasal delille yaklaşık şekilde ispat edilebilir.
Zina yapan tarafın, başkasıyla imam nikahı kıydığı, bu kişiyle birlikte yaşadığı, bu kişiye ev tuttuğu, zina yapılan kişinin hamile kaldığı, aynı adreste ikametgah kaydı, birlikte oda tutulan otel kayıtları, görgü tanıkları, resim, fotoğraf, kamera kayıtları, ses kayıtları, telefon kayıtları, sosyal medya paylaşımları, banka kayıtları gibi örneklendirilip çoğaltılabilir.
Zina Nedeniyle Boşanma Davasında Dikkat Edilmesi Gerekenler Nelerdir?
Zina olgusunun ispatı için kullanılacak deliller kişisel verilerin gizliliğini ihlal etme tehlikesi içermektedir. Ses kaydı, kamera kaydı gibi kişisel verileri hukuka aykırı şekilde elde eden delil elde etme araç ve yöntemleri, mahkemede zinayı kanıtlamak amacıyla ve başka türlü ispatlama imkanı olmaması nedeniyle mecburen kullanılmış olmalıdır.
Emsal mahkeme kararlarında aldatma olgusunu ispat için elde edilen telefon görüşme kayıtlarının veya videoların veya sair delilleri kayınbiraderine ve kayınbabasına gösteren eşin her ne kadar aldatılmış olsa da bu delili mahkemeye sunmak için elde etmediği, eşini küçük düşürmek için akrabalarına ifşa ettiği, bu davranışın da aldatma kadar kusurlu bir davranış olduğu gerekçesiyle tazminat ödemesine karar verilmiştir.
Zina Nedeniyle Boşanma Davası Ne Kadar Süre İçerisinde Açılmalıdır?
Zina nedeniyle boşanma davasında Türk Medeni Kanunu 161/2.md. uyarınca zinayı öğrenen eş 6 ay içerisinde davayı açmalıdır. Süresinde açılmayan davada zina olgusu öne sürülemeyecektir. Zinaya rağmen birlikte yaşamaya devam eden veya evi terk etse de eve geri dönen, zina olgusu ortaya çıktıktan sonra eşinden hamile kalan eşler arasında zina olgusu affedilmiş ve bağışlanmış sayılacaktır.
Affedilmiş ve bağışlanmış olayla ve olgular boşanma davasında karşı tarafa kusur olarak yükletilemez. Zira, Türk Hukuku’nda affeden tarafın dava hakkı yoktur.
Aldatılan Eş Tazminat Talep Edebilir Mi?
Boşanma davalarında boşanma nedeniyle maddi ve manevi zarara uğrayan taraf boşanmada kusurlu olan taraftan tazminat isteme hakkına sahiptir. Elbette ki, genel olarak aldatılan taraf haklı olarak uğramış olduğu manevi yıkımın her ne kadar karşılığı olmasa da, kendisini aldatmış olan eşine karşı adeta bir intikam alma amacı güderek tazminat almak istemektedir. Belirtmek gereklidir ki, her ne kadar Türk Hukuku’nda manevi tazminat bir zenginleşme aracı olarak kullanılması mümkün olmasa da, Yargıtay son yıllarda zina (aldatma) nedeniyle boşanma davalarında aldatılan eşe diğer hususlara nazaran çok daha fazla manevi tazminat verilmesini uygun görmüştür.
Bu yazı bilgilendirme amaçlı olup, hukuki tavsiye veya hukuki mütalaa niteliğinde değildir. Bir dava açmadan önce Bekenbey Legal Hukuk Bürosu avukatlarından hukuki yardım almanız hak kaybı yaşamamanız için önemli ve gereklidir.
Comments